FluentFiction - Turkish

Emre's Dance: From Stage Fright to Triumph and Love

FluentFiction - Turkish

16m 30sOctober 23, 2025
Checking access...

Loading audio...

Emre's Dance: From Stage Fright to Triumph and Love

1x
0:000:00

Sign in for Premium Access

Sign in to access ad-free premium audio for this episode with a FluentFiction Plus subscription.

View Mode:
  • İstanbul'un hareketli bir lise koridorunda mücadele ve heyecan vardı.

    In the bustling corridors of a high school in İstanbul, there was a mix of struggle and excitement.

  • Cumhuriyet Bayramı yaklaşmıştı.

    Cumhuriyet Bayramı was approaching.

  • Çocuklar büyük bir hazırlık içindeydi.

    The children were in a state of great preparation.

  • Sonbaharın renkleri okul bahçesini süslüyor, yapraklar rüzgârla dans ediyordu.

    The colors of autumn adorned the school yard, with leaves dancing in the wind.

  • Herkesin gözleri bir kişi üzerinde toplanmıştı: Aylin.

    Everyone's eyes were fixed on one person: Aylin.

  • Aylin, dans takımının enerjik lideriydi.

    Aylin was the energetic leader of the dance team.

  • Elinde kağıtlar ve notlar, herkese talimat veriyordu.

    She was giving instructions to everyone with papers and notes in hand.

  • Aylin’in güler yüzü ve kararlılığı herkesin moralini yükseltiyordu.

    Aylin's cheerful face and determination were boosting everyone's morale.

  • Ancak bir kişi özellikle dikkatle izliyordu onu: Emre.

    However, one person was watching her with particular attention: Emre.

  • Emre sessiz bir çocuktu.

    Emre was a quiet child.

  • Dans konusunda yetenekliydi.

    He was talented in dance.

  • Fakat sahne korkusu onu frenliyordu.

    But stage fright was holding him back.

  • İnsanların önünde performans sergilemekten çekiniyordu.

    He was hesitant to perform in front of people.

  • Ancak Aylin’i etkilemek istiyordu.

    However, he wanted to impress Aylin.

  • Aylin’e duyduğu hayranlık içinde saklı bir hayaldi.

    His admiration for her was a hidden dream.

  • Onun dikkatini çekmek istiyordu, ama nasıl?

    He wanted to catch her attention, but how?

  • Emre uzun saatler çalışıyordu.

    Emre worked long hours.

  • Kendi kendine çalışmak yeterli değildi.

    Practicing by himself wasn’t enough.

  • Bir gün cesaretini toplayarak Aylin’e yaklaştı.

    One day, he mustered the courage to approach Aylin.

  • "Bana biraz yardımcı olur musun?" dedi.

    "Can you help me a little?" he said.

  • Gözlerinde endişe ve umut vardı.

    There was worry and hope in his eyes.

  • Aylin gülümsedi.

    Aylin smiled.

  • "Tabii ki, Emre," dedi.

    "Of course, Emre," she said.

  • "Beraber çalışabiliriz."

    "We can work together."

  • Aylin, Emre’ye her gün biraz daha yardımcı oldu.

    Aylin helped Emre a bit more each day.

  • Onun öz güvenini artırdı.

    She boosted his self-confidence.

  • Onunla pratik yaptı, dans adımlarını gösterdi ve moral verdi.

    She practiced with him, showed him dance steps, and motivated him.

  • Emre’nin yeteneği yavaş yavaş ortaya çıkıyordu ve Aylin’in desteği çok değerliydi.

    Emre's talent was slowly coming to light, and Aylin’s support was very valuable.

  • Günler geçti ve yarışma günü geldi çattı.

    Days passed, and the day of the competition finally arrived.

  • Emre sahneye çıkmadan önce kalbi hızla çarpıyordu.

    Before going on stage, Emre's heart was pounding rapidly.

  • Panik dalgası onu sarmıştı.

    A wave of panic had enveloped him.

  • Fakat Aylin’in sözlerini hatırladı: "Sadece sen ve müzik var. Gerisi boş."

    But he remembered Aylin's words: "It's just you and the music. Nothing else matters."

  • Bu sözler Emre’ye cesaret verdi.

    These words gave Emre courage.

  • Müzik başladığında Emre derin bir nefes aldı.

    When the music started, Emre took a deep breath.

  • İçindeki korkuyu bastırdı ve dans etmeye başladı.

    He suppressed the fear inside and began to dance.

  • Ayakları adeta yerden kesildi.

    His feet seemed to lift off the ground.

  • Aylin de onun yanında dans ediyordu.

    Aylin was dancing alongside him.

  • Birlikte uyum içinde hareket ediyorlardı.

    They moved in harmony together.

  • Kalabalığın alkış sesleri salonu doldurdu.

    The applause of the crowd filled the hall.

  • Performans sona erdiğinde Emre’nin yüzünde bir gülümseme yayıldı.

    When the performance ended, a smile spread across Emre's face.

  • Kendine inanıyordu artık.

    He believed in himself now.

  • Aylin ona yaklaşarak, "Harikaydın!" dedi.

    Approaching him, Aylin said, "You were amazing!"

  • Emre sevinçle gülümsedi.

    Emre smiled with joy.

  • Artık kim olduğu ve neler yapabileceği konusunda net bir fikre sahipti.

    He now had a clear idea of who he was and what he could achieve.

  • O gün Emre, sadece bir dans yarışmasında değil, kendisine duyduğu güven konusunda da zafer kazandı.

    That day, Emre achieved victory not only in a dance competition but also in the confidence he had in himself.

  • Ve Aylin’e olan duygularını ifade edebilecek cesareti buldu.

    And he found the courage to express his feelings for Aylin.

  • O, artık sadece dans eden bir çocuk değil, kendine inanan bir gençti.

    He was no longer just a child who danced, but a young man who believed in himself.

  • İstanbul lise koridorlarındaki bu zafer, Emre için büyük değişimlerin başlangıcı oldu.

    This victory in the high school corridors of İstanbul marked the beginning of great changes for Emre.