
Bridging the Distance: A Sibling's Journey at Mavi Cami
FluentFiction - Turkish
Loading audio...
Bridging the Distance: A Sibling's Journey at Mavi Cami
Sign in for Premium Access
Sign in to access ad-free premium audio for this episode with a FluentFiction Plus subscription.
- Mavi Cami'nin avlusunda hafif bir sonbahar rüzgarı esiyordu. - A gentle autumn breeze was blowing in the courtyard of the Mavi Cami. 
- Gökyüzü, sarı ve turuncuya boyanmış yapraklarla yarışacakmış gibi parlak bir maviye bürünmüştü. - The sky had turned a bright blue, as if trying to compete with the yellow and orange-painted leaves. 
- Emir ve Leyla, uzun bir süre sonra ilk kez yan yana yürüyordu. - Emir and Leyla were walking side by side for the first time after a long while. 
- Her ikisi de sessizdi, aralarındaki mesafe bir zamanlar aralarındaki yakınlıktan daha büyüktü. - Both were silent, the distance between them greater than the closeness they once shared. 
- Emir, işteki sorumlulukları ve beklentilerle boğuluyordu. - Emir was overwhelmed with responsibilities and expectations at work. 
- Leyla ise sanata olan sevgisiyle yaşıyordu, ancak kendisini anlamayan bir ailede yalnız hissettiği anlar olmuştu. - Leyla, on the other hand, lived with her love for art, but there were moments when she felt lonely in a family that didn't understand her. 
- Bu tatil, ikisi için de bir fırsattı. - This holiday was an opportunity for both of them. 
- Aileleri Cumhuriyet Bayramı için İstanbul'a gelmişti, ama eski yaraları açan bir yüzleşme kaçınılmazdı. - Their families had come to Istanbul for Republic Day, but a confrontation that re-opened old wounds was inevitable. 
- Mavi Cami'nin yüksek kubbeleri altında durduklarında, Leyla'nın sesi nihayet sessizliği bozdu. - As they stood under the high domes of the Mavi Cami, Leyla's voice finally broke the silence. 
- "Emir," dedi nazikçe, "neden bu kadar uzaklaştık? - "Emir," she said gently, "why have we grown so distant?" 
- "Emir iç çekti. - Emir sighed. 
- "Bilmiyorum, Leyla. - "I don't know, Leyla. 
- Bazen işin ve tüm bu beklentilerin arasında kayboluyorum. - Sometimes I get lost in work and all these expectations. 
- Seni gerçekten dinleyemedim, sanırım. - I guess I haven't really been listening to you." 
- "Leyla, Emir'in gözlerinin içine baktı. - Leyla looked into Emir's eyes. 
- "Ben de seninle daha fazla vakit geçirmek istiyorum. - "I want to spend more time with you too. 
- Hayatımdaki sanat, benim için çok şey ifade ediyor. - The art in my life means a lot to me. 
- Bunu anlayabildiğini bilmek istiyorum. - I want to know that you can understand that." 
- "Emir, kardeşinin içtenliği karşısında şaşırdı. - Emir was surprised by his sister's sincerity. 
- "Sanırım seni yeterince tanıma fırsatım olmadı," dedi içtenlikle. - "I suppose I haven't had the chance to really get to know you," he said genuinely. 
- "Senin hayatına odaklanmaktan çok, kendi başarılarımı düşünüyormuşum gibi hissettim. - "I feel like I've been more focused on my own achievements than on your life." 
- "Leyla'nın gözleri parladı. - Leyla's eyes lit up. 
- "Peki şimdi ne yapabiliriz? - "So what can we do now?" 
- "Emir düşünceli bir nefes aldı. - Emir took a thoughtful breath. 
- "Belki birlikte daha fazla zaman geçirebiliriz. - "Maybe we could spend more time together. 
- Seninle sanat sergilerine gidebiliriz. - We could go to art exhibitions together. 
- Sen de benim işimle ilgili bir şeyler öğrenebilirsin, böylece birbirimizi daha iyi anlarız. - You could learn something about my work too, so we can understand each other better." 
- "Leyla başını salladı. - Leyla nodded. 
- "Bu harika olur. - "That would be wonderful. 
- Artık birbirimizi daha fazla dinleyeceğiz, değil mi? - We will listen to each other more, right?" 
- "Gözlerindeki umut ışığı, Emir'in yüzünde bir gülümseme oluşturdu. - The light of hope in her eyes brought a smile to Emir's face. 
- "Evet, Leyla. - "Yes, Leyla. 
- Burada, bu kutsal yerde, yeni bir başlangıç yapalım. - Here, in this sacred place, let's make a new beginning." 
- "İkisi de birbirlerine sarıldılar. - They hugged each other. 
- Mavi Cami'nin avlusunda, huzur ve tarihin tanıklığında, yıllardır kurulan duvarları yıkmışlardı. - In the courtyard of the Mavi Cami, in the witness of peace and history, they tore down the walls that had been building for years. 
- Onlar için önemli olan şey, gerçek bir bağ kurmaktı. - What mattered to them was forging a genuine connection. 
- Günün sonunda, hem Emir hem de Leyla birbirlerini nihayet düzgünce gördüler. - At the end of the day, both Emir and Leyla finally saw each other properly. 
- Aralarındaki mesafe yerini, sıcak bir yakınlığa bıraktı. - The distance between them gave way to a warm closeness. 
- İlerleyen zamanlarda, köklü ve sağlam bir ilişkiyi beraber inşa edeceklerdi. - In the times ahead, they would build a deep and solid relationship together.